Header Reklam
Header Reklam

Yenilenebilir Enerjinin Durumuna İlişkin Bir İnceleme

13 Eylül 2021 Dergi: Temmuz-Ağustos 2021
Yenilenebilir Enerjinin Durumuna İlişkin Bir İnceleme

Yazan: Hasan Can Gürakın, Elektrik & Elektronik Mühendisi

Özet

Artan enerji talebi ve mevcut fosil yakıt kaynaklarının tükenmesi, enerji tasarrufu ve alternatif enerji kaynaklarının araştırılması zorunlu hale getirilmiştir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelere ve ülkelere enerji sağlamak için enerjiyi verimli kullanmak ve üretmek büyük önem taşıyor. Bu makalede ülkemizin ve dünyadaki diğer ülkelerin yenilenebilir enerji kaynakları hakkında detaylı bilgiler sunulmuştur. Enerji verimliliği ile ilgili yasal çalışmalar özetlenmiştir. Makale, ülkemiz ekonomisine katkılarından bahsedildi. Türkiye’den alanlar ve yenilenebilir enerji kaynaklarının oranı bahsedildi. 

Anahtar Kelimeler: Enerji Kaynakları, Enerji Verimliliği, Yenilenebilir Enerji Kaynakları

1.Giriş 

Enerji ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Bunun nedeni ise teknolojik gelişmeler, artan dünya etkisi ve sanayileşmedir. Enerji günlük hayatımızın her alanında kullanılmaktadır. Üretimde ana faktör olan enerji, seviyeyi yükseltmek için vazgeçilmez bir unsurdur. Enerjinin tanımı iş yapabilme yeteneğidir. Enerji, ısı, elektrik, nükleer, mekanik (kinetik ve potansiyel) gibi çeşitli şekillerde var olabilir. Enerji, doğru yöntemlerle bir biçimden diğerine dönüşebilir. Enerji kaynakları, geri dönüştürülebilirliklerine ve kullanım biçimlerine göre sınıflandırılabilir. Enerji kaynakları, sınıflandırmalarına göre ikiye ayrılır. yenilenebilir ve yenilenemez; Geri dönüştürülebilirliklerine göre birincil ve ikincil enerji kaynakları olarak ikiye ayrılırlar. [1]

2. Türkiye’de Yenilenebilir Enerjinin Durumu 

Yenilenebilir enerji geleneksel termik enerji üretimine göre daha fazla sektörde yer bulmaya başlamıştır. 2018 yılında yenilenebilir enerji kaynakları, küresel elektrik üretiminin yaklaşık %26’sına ulaştı. [2][6] Bu oranda “güneş enerjisi santralleri” (GES) ve “rüzgar santralleri” (RES) önemli bir yere sahiptir. Gelecekte bu oranı artırmak için yenilenebilir enerjiye yönelik istikrarlı politikaların daha fazla öne çıkması gerekiyor. 2021 yılında Türkiye’nin kurulu gücü yaklaşık 96.000 megawatt’a (MW) ulaşmıştır (Tablo 1). Bu kurulu gücün yaklaşık yarısı yenilenebilir enerji kaynakları iken, yaklaşık yüzde 15’i güneş ve rüzgar enerjisi ile sağlanmaktadır.

tablo-1-turkiye-de-yenilenebilir-enerji-kurulu-gucuTablo 1. Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kurulu Gücü (1970-2021, MW) (TEIAŞ) 

Türkiye’de bu yenilenebilir enerji miktarının çok aşılması gereken bir potansiyel olduğu biliniyor. RES’lerde ve GES’lerde üretim, projenin bulunduğu bölgedeki güneşlenme süresi ve rüzgar potansiyeline göre değişmektedir. Türkiye’nin yıllık toplam güneşlenme süresi günde 7,5 saat olarak hesaplanmıştır. [4][7]

Türkiye’nin enerji sektörü uzun yıllardır büyümesini sürdürmüştür. 2000’li yılların başında 130.000 gigawatt (GW) olan enerji üretimi, 2019 yılında 300.000 gigawatt (GW) seviyesine ulaştı ve önemli ölçüde arttı. Türkiye’nin coğrafi konumu yenilenebilir enerji kaynakları (özellikle güneş ve rüzgar) enerji kaynaklarını çok daha yüksek potansiyele sahiptir. Bu, şu anda mevcut olan toplam üretimin oldukça üzerindedir. [5][7] Türkiye’nin toplam küresel hidroelektrik kapasitesinin dünya genelinde %3’lük payla 9. sırada yer aldığı, dünya genelinde 4. sırada yer alan küresel kurulu jeotermal enerji kurulu. Türkiye ısınma amaçlı küresel güneş enerjisinde ABD ve Çin’den sonra 3. sırada; Güneş enerjisi ile su ısıtmak için 2019 yılında artırılan yeni kapasitede Türkiye, Çin’den sonra dünyada 2. sırada yer alıyor. [5][6] Türkiye’nin dünyadaki yenilenebilir enerji kaynaklarından sağladığı faydalar önemli bir konuma gelecek gibi görünüyor. [6]

3. Dünyada Yenilenebilir Enerjinin Durumu 

Mayıs 2020’de Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Yenilenebilir Enerji Piyasası Görünüm Raporunu yayınladı. O döneme ait istatistiklere dayanarak, COVID-19 Krizinin yenilenebilir enerji sektörünü yavaşlatacağı ancak durdurmayacağı ve yenilenebilir enerjinin pandemi sürecinden yükselen ve çıkan tek enerji sektörü olduğu tahmin edildi. Yenilenebilir enerji sektörü, kriz sırasında IEA Raporunun Mayıs ayında öngördüğünden çok daha güçlü bir şekilde büyümeye devam etti. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payı pandemi sürecine rağmen başarıyla artmaya devam ediyor. Ancak diğer tüm enerji kaynaklarının payı azaldı. Bunda Covid-19’un enerji üretimine verdiği ciddi zararı görmek mümkün.

IEA’nın Mayıs ayı raporunda, yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik miktarının 2020 yılında küresel bazda tahmini olarak %7 oranında artacağı belirtilmişti. Covid-19’un getirdiği çeşitli yüklere rağmen yenilenebilir enerjinin kararlı tutumu, enerji sektörü sürece uyum sağlamayı kolaylaştırdı. Ayrıca IEA, yenilenebilir enerji kapasitesinin 2020’de %18 artacağı öngörüsü için %7’lik tahminini yeniledi. COVID-19 sürecinde, küresel enerji talebi son 50 yılda eşi görülmemiş bir duraklama ile %5 oranında düştü. COVID-19 Krizinin dünya ekonomisinde neden olduğu daralmaya rağmen yatırımcıların yenilenebilir enerji sektöründeki yatırımlarını artırma kararı, sektörün bu zorlu test sürecini tamamlamasını sağladı. Ocak-Ekim 2020 döneminde bir önceki yıla göre %15 daha fazla yenilenebilir enerji ihalesi tamamlandı. Ekim 2020’de güneş enerjisi şirketlerinin dünya borsalarındaki piyasa değerleri bir önceki yılın aynı ayına göre iki katına çıktı. Küresel yenilenebilir enerji kapasitesi 2020 yılında ABD ve Çin başta olmak üzere %4 arttı ve 2020 yılı için 200 GW kapasite arttı. Küresel ek enerji kapasitesi artışında yüzde 90’ın üzerinde önemli bir oranla yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. ABD ve Çin’de rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin önümüzdeki 5 yıl içinde %30 oranında artması bekleniyor. 2021’de küresel yenilenebilir kapasitenin %10 artması bekleniyor. Hindistan’ın 2021’de en fazla yenilenebilir kapasite artışını yaşayacağı tahmin ediliyor. Hindistan’ın 2021’de 2020’ye kıyasla 2 kat kapasite artırması bekleniyor. 2020-2024 arasındaki bu 4 yılda yenilenebilir enerji kapasitesindeki artışın azalması beklenebilir. Çin, Hindistan ve çeşitli Güney Amerika ülkeleri için. Çünkü yenilenebilir enerji sektörü için devlet sübvansiyonlarının durumu belirsizliğini koruyor. Aksi takdirde, Avrupa’da açık deniz rüzgar gücü kapasitesi önemli ölçüde artarken, kara rüzgar gücü kapasitesindeki artışın %15 oranında azalması bekleniyor.

Sektörel gelişme ve geçtiğimiz yıl sübvansiyonlar devam ederse, küresel rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin 2020’nin sonunda %25 artması bekleniyor. 

tablo-2-yenilenebilir-elektrik-kapasitesinin-artisi Tablo 2. Yenilenebilir Elektrik Kapasitesinin Artışı (Teknolojiye Dayalı) (IEA) 

Güney Kore ve Japonya, 2050 yılına kadar sıfır emisyon hedeflerine sahip olduklarını ve 2060 yılına kadar Çin seviyesine ulaşmayı hedeflediklerini açıkladılar. Geçtiğimiz yıl, karbon emisyonunun %79’una neden olan ülkeler sıfır emisyon hedefleri olduğunu duyurdular. Covid-19 ile sıfır emisyon hedeflerine ağırlık verilerek enerji dönüşümü ve yenilenebilir enerji yatırımları hızla artmaya devam edecek. [7]

4. Yenilenebilir Enerjinin Depolanması 

Enerji depolama sistemleri, elektrik sistemlerinin dayanıklılığını ve güvenilirliğini arttırmada oldukça önemlidir. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonunda da temel faktörlerden biridir. Enerji depolama, yenilenebilir enerji sistemlerinin verimliliğini önemli ölçüde artırarak sera gazı emisyonlarını azaltır.

Buna ek olarak, frekans tepki süresini düzenleyerek güç dalgalanmalarını optimize eder. Bunlar; Elektrokimyasal (piller), mekanik (pompa hidrolik, sıkıştırılmış, volan), termal veya hidrojen depolama. Günümüzde enerji depolama, enerji sistemleri için en önemli faktörlerden biri olarak görülmektedir. Bilindiği üzere enerji sistemleri hiçbir zaman %100 verimle çalışamaz; ısı vb. kayıplar meydana gelir. Yenilenebilir enerji kaynakları (özellikle güneş ve rüzgar) için en büyük sorun sürekli bir enerji akışının olmamasıdır. Depolama konsepti sayesinde bu sorunun önüne geçilmiş; Yenilenebilir kaynaklar sürekli olduğunda, enerji depolanabilir ve bu kaynakların bulunmadığı durumlarda şebekeye aktarılabilir, bu da yıllık enerji üretiminin artırılmasını mümkün kılar. Ancak yıllık enerji üretimini ortalama bir düzeye çıkarmak bu aşamada zorlu bir iştir. [12][13][14][15][16]

4.1. Enerji Depolamanın Önemi 

Ülkemizin sınırlı kaynakları ile artan sanayileşme ve nüfus nedeniyle günümüz enerji ihtiyacı karşılanamamaktadır. Ayrıca üretim ve tüketim arasındaki uçurum her geçen zaman hızla genişlemektedir. Bu nedenle mevcut enerji kaynaklarımızı daha verimli ve doğru kullanmak yapılacak en doğru harekettir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen enerjinin doğru ve verimli depolanması ve en uygun dönüşümlerin geliştirilmesi, enerji talebindeki hızlı artışın karşılanmasında başarılı olacaktır. Günümüzde maalesef dünyadaki enerji ihtiyacının büyük bir kısmı yenilenemeyen enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. (Petrol, kömür, doğal gaz vb.). Yenilenemeyen enerji kaynaklarının en büyük sorunlarından biri, doğru dönüşüm ve atık kontrolü yapılmazsa ciddi doğa tahribatına neden olmasıdır.

Bu nedenle, yenilenebilir enerjinin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Ayrıca dünyadaki kontrolsüz nüfus ve enerji talebi her geçen gün hızla artmakta ve buna bağlı olarak yakıt ihtiyacımız da artmaktadır. Ayrıca fosil kaynaklar elbette bir gün tükenecek ve bu da üretim/tüketim dengesinin sağlanmasında sorun yaratacaktır. Bu yüzden enerji depolamanın önemini anlamak çok önemlidir. Enerji depolama yöntemlerinin ihtiyaç duyulan yerde ve zamanda kullanılmasının önemi oldukça fazladır. Bu noktada bir diğer bilgi ise enerji depolarının kullanımlarının özelliklerine göre belirlendiğidir. Bu nedenle, enerji depolama birçok şekilde gerçekleşebilir. Enerjiyi en az hacimde ama en yoğun şekilde depolayabilmek çok önemlidir. Uzun ömür, maliyet ve yüksek depolama kapasitesi dikkat edilmesi gereken hususlardır. [17]

5. Yenilenebilir Enerjinin Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkisi 

Dünyada yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği konusunda büyük ilerleme kaydedilmesine rağmen, uluslararası hedeflere ulaşmada aynı ilerleme sağlanamamıştır. Ortalama küresel sıcaklık artışı en fazla 1,5 °C ile sınırlandırılabilir. Bu eşiği aşan herhangi bir artış, dünya nüfusunun çoğu için kuraklık, sel ve çok yüksek sıcaklıklar gibi aşırı iklim olaylarının riskini büyük ölçüde artıracaktır. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2018’de Paris Anlaşması’nın ardından yayınlanan ve 1,5 °C’nin üzerindeki küresel ısınmanın etkilerine ilişkin özel raporunda, küresel ısınmanın 1,5 °C ile sınırlandırılması gerekliliği için buna uygun politikalar yapılır ve sonuçlar özetlenir.

Raporda sürdürülebilir kalkınma, toprak, temiz enerji, sanayi, kentleşme ve ulaşım konularına vurgu yapılırken, hızlı ve kapsamlı dönüşümlerin gerekliliği anlatıldı. Bu rapor, küresel ısınmanın 1,5 °C ile sınırlandırılması açısından fizibilite, çevresel-ekolojik, jeofizik, teknolojik, sosyo-kültürel, ekonomik ve kurumsal koşulların gerçekleştirilmesi ve azaltma ve uyum çerçevesinde desteklenmektedir. Tüm bunların gerçekleştirilmesi, çok düzeyli yönetişimin, politika araçlarının, kurumsal kapasitenin, finans transferinin, teknolojik yeniliklerin ve mobilizasyonun, insan davranışlarında ve yaşam tarzlarındaki değişikliklerin güçlendirilmesiyle sağlanabilir. [8][9] 

Türkiye’de, Türkiye’nin mevcut enerji politikası, üretim ve tüketim dengesi gözetilerek gerektiği gibi, yerli kaynaklar kullanılarak üretilen ve güvenli enerji altyapısı gerçekleştirmektedir. Ayrıca toplumsal refah düzeyinin yükseltilmesi de ortak amaçtır. Bunu sağlamanın yolu batı ile doğu arasında bir enerji köprüsü kurmak, enerjide dışa bağımlılığı ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Yetersiz elektrik arzı veya doğal gaz, petrol arzındaki daralma, büyüme ve toplumsal refahın sağlanamamasına neden olmaktadır. Sonuç olarak, enerji arzındaki azalma girdi fiyatlarında artışa yol açmakta, bu da genel enflasyon düzeyinin yükselmesine, mal fiyatlarının yükselmesine ve toplam talebin üretim hızıyla orantılı olarak azalmasına yol açmaktadır. Türkiye’de enerji tüketimindeki büyümeden kaynaklanan ekonomik büyümeyle birlikte, enerji çeşitlendirme politikasının uygulanması temel nedendir. Çünkü yerli kaynak üretimi enerji talep artışını karşılayamıyor. Bu nedenle %70-80’e kadar enerjiye dışa bağımlı kalır. Bu nedenle, ithal enerji faturası zaman içinde cari açığın artmasının en önemli nedenlerinden biri olup, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması noktasında yeni politikalar üretilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2015-2019 Stratejik Planı’nda enerji temel hedefi ile dış politikaya bağımlılık düzeyini daha da azaltmak, Türkiye’nin geleceğinin yönlendiricisi niteliğindeki enerji temelli çalışma vizyonu ile 2023 hedeflerini daha da ileriye taşımak. Türkiye, enerji alanında hem ulusal hem de uluslararası pazarlarda kritik bir misyona sahiptir ve bu doğrultuda güçlendirdiği politikalarla yoluna devam etmektedir. Bu bağlamda ulusal enerji ve madencilik politikaları ön plana çıkmış, bu nedenle stratejileri küresel enerji piyasalarındaki konumlarını güçlendirecek şekilde programlanmıştır. [8][10] 

6. Yenilenebilir Enerji Yatırımında Küresel Eğilimler 

Uzun yıllar süren araştırmalar sonucunda temiz enerjinin fosil yakıtlardan daha iyi olduğu gözlemlenmiştir. Dünya yenilenebilir enerji açısından çok önemli bir şansa sahip. Bu şans, Covid-19 ekonomik toparlanma planlarını merkezine koyarak temiz kalkınmayı hızlandırmaktır. Rapor, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmanın yalnızca üretim kapasitesinin artmasına katkıda bulunmayacağını, aynı zamanda hükümetlerin Paris Anlaşması kapsamında daha güçlü iklim eylemi yapmasına yardımcı olacağını ortaya koyuyor. Büyük hidroelektrik santraller hariç, eklenen yenilenebilir enerji kapasitesinin 2019’da 184 GW artışla yüksek düzeyde büyüdüğünü gösteriyor. Bu, 20 GW veya 2018’de eklenen yenilenebilir enerji kapasitesinden %12 daha fazla. 2019’da, ancak yatırım, 2018’e kıyasla 282,2 milyar USD ile yalnızca %1 daha yüksekti.

Bu arada, teknolojideki ilerlemeler, ölçek ekonomileri, açık artırmalardan gelen güçlü rekabet ve enerji tasarrufu sayesinde, rüzgar ve güneş için toplam elektrik maliyeti azalmaya devam ediyor. 2019’un ikinci yarısında, yeni fotovoltaik güneş enerjisi santrallerinin elektrik maliyetleri on yıl öncesine göre %83 daha düşüktü. Büyük hidroelektrik santralleri hariç yenilenebilir enerjiler, 2019’da dünya elektriğinin yaklaşık %13.4’ünü, 2018’de %12.4’ü ve 2010’da sadece %6.1’ini üretti. Yeni inşa edilen elektrik kapasitesinin yaklaşık %80’ini rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklar oluşturuyor. Yatırımcılar ve piyasalar, yenilenebilir enerjilerle rekabet etme istikrarı ve yeteneği konusunda ikna edilmiştir. Güneş enerjisinde kapasite yatırımı 2019 yılında %3 azalarak 131,1 milyar USD’ye gerilerken, rüzgarda %6 artarak 138,2 milyar USD’ye ulaştı. Böylece 2010 yılından bu yana ilk kez rüzgar enerjisi güneş enerjisini geçmiş oldu. Rüzgar enerjisindeki bu önemli artış, büyük ölçüde azalan sermaye maliyetleri ve Çin’in PV pazarındaki yavaşlamadan kaynaklandı. Küresel açık deniz rüzgar finansmanı geçen yıl %19 artarak 29,9 milyar USD’ye ulaştı. Kara rüzgarına yapılan yatırım %2 artarak 108,3 milyar USD’ye ulaştı. Bu, tüm zamanların en yüksek sayısı. Büyüyen ülkelerdeki yenilenebilir enerji kapasitesi yatırımı, 2018’deki 152,7 milyar USD’den yalnızca küçük bir düşüşle 2019’da 152,2 milyar USD’ye ulaştı. Büyüyen ülkelerdeki yatırımlar, beşinci yılda gelişmiş ekonomilerden daha fazla olmak üzere küresel toplamın %54’ünü oluşturdu. Çin ve Hindistan dışındaki gelişmekte olan pazarlarda kapasite yatırımı bir önceki yıla göre %17 artarak 59,5 milyar USD’ye ulaştı. Gelişmiş ekonomilerde yeni yenilenebilir enerji kapasitesine yapılan yatırımlar 2019’da %2 artarak 130 milyar USD’ye ulaştı. ABD, İspanya, Hollanda ve Polonya’da harcamalarda keskin artışlar ve İngiltere, Almanya, Avustralya ve Belçika’da büyük düşüşler oldu. [11]

Sonuç 

İnsanlık tarihinde geçmişten günümüze bilim ve teknolojide insanın gelişimi ve katkıları kadar; Ayrıca kontrolümüz dışında gelişen veya elimizde olmayan nedenlerle bazı gelişmeler üzerinde de olumsuz etkileri oldu. Örnek vermek gerekirse, sanayi devriminden bir örnek verebiliriz. Sanayi devriminde sanayi alanında ciddi atılımlar ve gelişmeler yaşandı. Bunlardan en önemlisi motorlu taşıtların ve üretime dayalı cihazların icadı olmuştur. Bu icatlar sayesinde insanoğlu yaşam standartlarını yükseltmiş olabilir ama bu durum çevremize ve doğaya zarar vermemizi kolaylaştırmıştır. İnsanların en temel ihtiyaçlarından biri olan ısınmak için işlenmiş kömürün yakılması, hayatımızı sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz ürünlerin seri üretimi, üretim süresinin kısalması ve ürün sayısının arttırılması ve diğer bir konu da birim fiyatının düşürülmesidir. Ürün, fabrikaların bacalarından çıkan çeşitli zehirli gazlar doğru şekilde filtrelenir. Endüstriyel atıkların kontrolsüz bir şekilde doğaya bırakılması; Çevremize, havamıza ve hatta sağlığımıza ciddi zararlar bıraktı. Şüphesiz bir başka gelişme de, ulaşım süresini kısaltan ve ulaşım kolaylığı sağlayan otomobillerden çıkan egzoz gazlarının neden olduğu karbon hasarının atmosfer ve sağlığımızı ciddi anlamda tehdit ettiği de bilinen bir gerçektir. 20. yüzyılda, büyük sömürge devletleri ve imparatorluklar arasında siyasi ve ekonomik anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Sonuç olarak sömürge devletlerin sömürülen ülkelerdeki hammadde mücadelesi, I. Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan etkenlerden biri olmuştur. Savaş sonrası enerji üretiminde sorunlar yaratan bu savaş sırasındaki miktarlar. Sonraki yıllarda İkinci Dünya Savaşı ile birlikte önceki savaşa göre daha ciddi hasarlar meydana geldi. 

Bu zararların en önemlilerinden biri de enerji üretiminde o dönemlerde ihtiyaç duyulan hammaddedir. Savaştan sonra ülkeler enerji üretiminde hammadde dışında alternatiflere yönelmek zorunda kaldılar. Çünkü enerji üretiminde hammaddeler birincil kaynak olmasına rağmen, hem tükenme noktasına yaklaşmaları hem de atıklarla ilgili sorunları temel nedenler olmuştur. Böylece yenilenebilir enerji kaynakları bir alternatif haline getirilmiştir. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi istikrarsız ve düşük verimsiz olabilir. Bunun nedeni, ülkelerin coğrafi konumları ve bu konumlara bağlı olarak yaşanan doğal ve mevsimsel olaylar zaman zaman verimliliği artırırken, zaman zaman da azalmasıdır. Bunun daha istikrarlı olması için, her ülkenin kendi coğrafi konumuna en uygun yenilenebilir enerji kaynakları tesislerini kurması ve rezervlerinden en uygun şekilde faydalanması, ülkeler için birçok yönden bir kalkınma hamlesi olabilir. Bunun akla gelen ilk örneği ülkelerin enerjide dışa bağımlı olmalarıdır. Bu nedenle enerji ihtiyacının ithal edilmesi engellenirse, ithal kaynaklardan kaynaklanan ekonomik yükü ortadan kaldıracaktır. Ayrıca yenilenebilir enerji, diğer bir deyişle temiz enerji, enerjinin geri dönüşümünü sağlar. Yenilenemeyen enerji kaynaklarının aksine çevremizi ve doğamızı temiz tutar. Yenilenebilir enerji, 21. yüzyılda dünya ülkelerinin en önemli çevre ve enerji politikası haline gelmiştir. Bu çalışmada anlatmak istediğimiz konu, yenilenebilir enerjinin 21. yüzyılda insan ve canlıların yaşamlarını doğrudan etkileyebileceğine inandığım bir konudur. Tıpkı barınma ve beslenme gibi. Böyle düşünmemizin nedeni, önümüzdeki yüzyıllarda insanlığı bekleyen ciddi kaynak kıtlığı ve kuraklık sorunlarıyla başa çıkmak için elimizdeki rezervleri ve kaynakları en uygun şekilde geri dönüştürmemiz gerektiğidir.

Referanslar

[1] Koç, E., Kaya, K. 2015. “Enerji Kaynakları–Yenilenebilir Enerji Durumu,” Mühendis ve Makina, cilt 56, sayı 668, s.
[2] “Yenilenebilir Enerjiler 2019 Küresel Durum Raporu”, Dünya Enerji Konseyi,  https://www.dunyaenerji.org.tr/wp-content/uploads/2019/07/REN21-2019.pdf
[3] Seda Cebeci, “Türkiye’de Güneş Enerjisinden Elektrik Üretim Potansiyelinin Değerlendirilmesi”, T.C. Kalkınma Bakanlığı, (Aralık 2017), http://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2018/11/Seda-Cebeci.pdf
[4] Cebeci, “Türkiye’de Güneş Enerjisinden Elektrik Üretim Potansiyelinin Değerlendirilmesi”.
[5] “Energy Systems Integration and Enabling Technologies”, REN21, https://www.ren21.net/gsr-2020/chapters/chapter_06/chapter_06
[6] TÜRKİYE’NİN YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI VE RES VE GES YATIRIMLARI, YUNUS FURUNCU, AĞUSTOS 2020 . PERSPEKTİF SAYI 295, SETA
[7] “Renewables 2020”, IEA
[8] Sibel KESKİNKILIÇ, YENİLENEBİLİR ENERJİ - EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ, KARAMAN – 2019, https://dosya.kmu.edu.tr/sbe/userfiles/file/tezler/iktisat/sibelkeskinkılıc.pdf
[9] IPCC, (2018). Intergovernmental Panel on Climate Change (Hükûmetler Arası İklim Değişikliği Paneli)
[10] Çağlar, A. E., Kubar, Y., ve Korkmaz, A. (2017). Türkiye Ekonomisinde Büyümenin Direği Olarak Enerji. Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi, 36, 103-129.
[11] Dünya Enerji Konseyi Türkiye, Yenilenebilir Enerji Yatırımında Küresel Eğilimler 2020 Raporu, Ağustos 2020 GTR-Raporu-2020-Özeti.pdf (dunyaenerji.org.tr)
[12] Barton, J.P. ve Infield, David G., (2004). “Energy Storage and Its Use with Intermittent Renewable Energy”, IEEE Transactions On Energy Conversion, 19(2): 441-448.
[13] Aneke, M. ve Wang, M., (2016). “Energy Storage Technologies and Real Life Applications – A State of the Art Review”, Applied Energy, 179: 350-377.
[14] Amrouche, S., Rekioua, D., Rekioua, T. ve Bacha, S., (2016). “Overview of Energy Storage in Renewable Energy Systems”, International Journal of Hydrogen Energy, 1- 14.
[15] Amirante, R., Cassone, E., Distaso, E. ve Tamburrano, P., (2017). “Overview on Recent Developments in Energy Storage: Mechanical, Electrochemical and Hydrogen Technologies”, Energy Conversion and Management, 132: 372-387.
[16] Milborrow, D., (2018). “Storage: Potential But No Miracle Cure”, Wind Power Monthly, 22-28.
[17] The Importance of Energy Storage, Özel Haber: Enerji Depolama Sistemleri Ve Günümüzdeki Önemi | Enerji Sektörü Piyasası Gündemi Haberleri | Enerji Gazetesi



Slider Altına