11. Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı, “enerjini farket” ve “enerjini paylaş” sloganıyla gerçekleşti

Bu yıl 11'incisi "enerjini farket" ve "enerjini paylaş" sloganıyla Ankara Congresium'da düzenlenen EIF Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı’nda 8-9 Kasım’da gerçekleştirildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in açılış konuşmasını yaptığı, onursal başkanlığını Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran, Kongre başkanlığını Avukat Çiğdem Dilek'in yaptığı EIF 2018’de, 300’ü aşkın firma ile yaklaşık 15 bin delege yer aldı.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez yaptığı açılış konuşmasında, küresel petrol fiyatları arttığı zaman 2 hafta içinde akaryakıt pompalarına, 3 ay ile 8 ay içerisinde doğalgaz fiyatlarına ve kademeli olarak da 8-9. ay gibi elektrik fiyatlarına sirayet ettiğini ifade ederek, "Bu döngüyü kırmamızın tek yolu yerli kaynaklarımız" dedi.
Dönmez, bu platformların bakanlığı için tüm sektörle bir araya gelmek ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunmak açısından önemli bir fırsat olduğunu ifade şöyle konuştu:
"Türkiye bugün geldiği nokta itibariyle yenilenebilir kaynak kullanımını hızla arttırmış, elektrikte yerli kaynakların kullanımında 4 sene öncesine göre yüzde 40'a varan bir artış sağlamıştır. Bu başarıları bu kadar kısa bir zamanda elde edebilmemizde en önemli 3 kaynağımız güneş, rüzgâr ve yerli kömürümüzdür. Bizim yerli kömür dâhil yerli kaynak ısrarımızın altında yatan sebep ise elektrik faturası ile küresel petrol ve kur hareketleri arasındaki bağı koparmaya çalışmaktır. Bugün küresel petrol fiyatları arttığı zaman 2 hafta içinde akaryakıt pompalarına, 3 ay ile 8 ay içerisinde doğal gaz fiyatlarına ve kademeli olarak da 8-9 ay gibi elektrik fiyatlarına sirayet ediyor. Bu döngüyü kırmamızın tek yolu yerli kaynaklarımız". Bakan Dönmez, bu sene ilk defa Türkiye'de günlük elektrik üretiminin Ağustos-Temmuz döneminde 1 TWh/gün seviyesini geçtiğini kaydederek, "Ağustos ayında yine saatlik elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların tüm üretimdeki oranları yüzde 50 seviyesini yakaladı ve geçti. Yani Türkiye'de Haziran'da ilk defa test ettiğimiz saatlik yenilenebilir oranında yüzde 50 rakamını Ağustos ayında geçtik.
Günlük yenilenebilir üretim oranlarında ise Haziran ayının ilk haftasında yüzde 45 ile çok yüksek bir orana eriştik. Rüzgârda yine bir rekor yılı oldu. Eylül ayının son haftasında rüzgâr üretiminin saatlik bazda yüzde 20'leri geçtiği saatleri gördük" dedi.
Bu ender dönemlerin tüm yıla yayılmadığını vurgulayan Dönmez, "Bugün elektrik şebekemiz de belirli aylarda çok yüksek kapasiteyle diğer aylarda ise daha düşük kapasitede çalışan yenilenebilir kaynaklardan etkileniyor. Bu etkileri azaltmak için de yerli kömürümüz var. Yine yerli kaynaklarımızdan linyitte, kömür santrallerimiz 2013-2018 döneminin en yüksek üretim rakamlarını gördüler. Bu sene eğer yağışlar ve su seviyeleri de iyi olsaydı, yüzde 55 yerlilik oranını yakalamamız hayal değildi. Yerli kömürden elektrik üretimi son senelerdeki ortalamanın yüzde 21 üzerinde. İnanıyoruz ki önümüzdeki dönemde çok daha iyi bir noktaya ilerleyeceğiz. Tabii bu yatırımlar altyapılar olmadan tüketiciye kesintisiz bir şekilde erişemez. Bu altyapıların zamanında ve kaliteden ödün vermeden düşük maliyetlerle bitmesi önemli. Bu yatırım maliyeti sadece boru hattı, tel, direk olsa tahmin edilebilir bir bütçesi var. Ama yerel yönetimlerin talepleri, maliyetleri arttırmaya devam ediyor. Yerel yönetimler altyapı şirketlerine yardımcı olmalı çünkü altyapı şirketleri yaşadıkları bölgelerdeki yaşam kalitesini en hızlı arttıran ve destek veren şirketler" diye konuştu.
Bakan Dönmez, şöyle devam etti:
"Gerek doğal gaz gerek elektrikte, yerel idareler önce yatırımı isteyip sonra da kazı izinleri için neredeyse yatırım bedellerinin yüzde 50'sine varan bedeller çıkarmaktadır. Bunun koordinasyon ve eşgüdümle ve kazan-kazan bakışıyla çözülebileceğine inanıyoruz.
Büyük altyapı yatırımlarında da bu sene TANAP devreye girdi ve istatistiklerden izlediğimiz kadarı ile günlük olarak da planlanan kapasiteyi yakalıyor hatta daha da üzerine çıkabilecek gibi duruyor. Türkiye'nin enerji arz güvenliğinde en büyük dostu ve yardımcısı, dost ve kardeş ülke Azerbaycan'dır. Bu sene açılışını yaptığımız Star Rafinerisi ile de Türkiye'de dışa bağımlılıkta çok önemli bir boşluğu doldurduk.
Doğalgaz politikalarımızda bugün 300 milyon m3/günlere gelmiş bir giriş kapasitesi ile yüzde 20 bir yedek rezerv marjı oluşturmuş durumdayız. Enerji sistemlerinde depolama ve yedek sistem kapasiteleri olmazsa olmazlardandır. Doğalgaz depolarında da Tuz Gölü'nde 1.faz Silivri'de 2.faz ile yolumuza devam ediyoruz.
Yer altı depolama da bugün 43 milyon m3/gün geri üretim kapasitemiz, Tuz Gölü birinci fazın tamamlanmasıyla 65 milyon m3/gün'e, Tuz Gölü nihai hedefimiz olan 80 milyon m3/gün de gerçekleştiğinde 105 milyon m3/gün'e ulaşacak. Silivri 'deki genişleme yatırımları ile 155 milyon m3/gün'e çıkacak.
3 FSRU ile de 60 milyon m3'e çıkacak bir yüzer gazlaştırma kapasitemiz olacak. LNG'de ise kara terminallerinde 32 milyon m3 olan geri üretim kapasitemiz, 2017 sonunda 117 milyon m3'e ulaştı. Hidrokarbon rezervlerimizi insanımıza sunmak için de teknoloji en büyük gücümüz olacak. Alanya-1 kuyusu ile sondaja başlayan Fatih sondaj gemimiz dünyada kendi sınıfının en iyileri arasında. Ancak, biz Fatih ile yetinmeyip bir gemiyi daha envanterimize katıyoruz. Böylece kullanılan son teknoloji ile arama çalışmalarımız ve buna bağlı üretimimiz artacak.
Ülkemizin maden kaynaklarını gün yüzüne çıkarmak adına da teknolojiden azami olarak faydalanıyoruz. MTA havadan jeofizik operasyonunun yüzde 80'den fazla kısmını yıl sonuna kadar tamamlayacak.
Uçaklarımızın kuyruk kısmına monte edilen Düşey Manyetik Gradient Sensörü, bu model uçaklar için dünyada ilk defa bizim projemiz için geliştirilip, üretildi. Bu sensörün projemize getirdiği avantajla yüzeye yakın yer altı yapılarını daha kolay ve net bir şekilde tespit ediyoruz."
Bakan Dönmez, geleceğe dönük olarak ise pil depolama sistemlerini çok önemli gördüklerini bildirerek, "Burada bir yatay bütünleşme ile hem elektrikli arabaların Türkiye'de üretilmesini hem de bu pil sistemlerinden yenilenebilir kaynakların, bireysel tüketicilerin ve elektrik şebekemizin faydalanmasını planlıyoruz. Bunun için de önümüzdeki dönemde hamlelerimiz olmaya devam edecek. Gelecek ve özelliklede enerjini geleceğinde ülkemiz çok daha güçlü şekilde söz sahibi olacak. Teknoloji temelli, insan ve çevreye duyarlı; milli ve yerli politikalarımız ile tüm hedeflerimize ulaşacağız " dedi.
Sektörün çok önemli yerli ve milli yatırımcılarını, uluslararası aktörleri, çok değerli bilim adamlarını aynı çatı altında buluşturmanın kendileri için gurur kaynağı olduğunu dile getiren Kongre Başkanı Çiğdem Dilek, "Ülkemizin en büyük 3 sektöründen biri olan enerjinin önemi artık herkes tarafından kavranıyor. Büyümek, refah içerisinde yaşamak, dışarıya muhtaç olmamak ve hedeflerimiz arasında yer alan, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın sıklıkla dile getirdiği dünyanın en büyük ilk 10 ülkesinden biri olmak için enerji yatırımlarına önem vermemiz, bu alanda kendimizi sürekli yenilememiz, işbirliklerini arttırmamız şüphesiz büyük önem taşıyor. Biz de tüm bunların ışığı altında bu yıl 11'ncisini düzenlediğimiz Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı'nın sloganlarını "enerjini fark et" ve "enerjini paylaş" olarak belirledik" dedi.
ATO Başkanı ve etkinliğin Onursal Başkanı Gürsel Baran ise bu birlikteliğin sektörün nabzını tutan, tüm paydaşları bir araya getiren muhteşem bir organizasyon olduğuna dikkati çekerek, " Enerji arz güvenliği şu an uluslararası gündemin en başında. Enerji bağımsızlığı konusunda hedeflerini belirleyen Türkiye, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının toplamdaki payını artırmaya çalışıyor. Biz bu yaklaşımın her türlü arkasındayız ve destekliyoruz" diye konuştu.
Kongrenin ana sponsoru GE-Turkey Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy da 1948 yılında başladıkları yolculukta güçlü ortaklıklarla yerlileştirme çalışmalarına katkı sağladıklarını kaydetti. Özsoy, "2040'da yenilenebilir enerji kaynakları, küresel enerji kaynaklarının 3'te 2 sini karşılayacak. Ülkemizde temiz enerjinin yaygınlaşması için alt yapının evrilmesi gerekiyor. Türkiye enerjide geleceği yakalamalı, hatta öncü olmalı. Dünyaya gelen güneş enerjisi toplam enerjinin 20 bin katı. Bunları depolayacak güce sahip olmalıyız" dedi.
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz da Türkiye'de yatırım yapanın hiçbir zaman kaybetmediğini ve kaybetmeyeceğinin altını çizdi. Bu aşamada özel sektörün daha nitelikli, daha iyi yetirmiş insan gücüne sahip olması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, "Onlardan daha cesur ve öngörülür adımlar atmasını bekliyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılında güçlü bir enerji ticaret merkezi olmak için yılmadan çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Muhammet Balta ise geçmişte hava kirliliği nedeniyle zor zamanlar yaşandığını hatırlattığı konuşmasına şöyle devam etti: "Bu sürede Türkiye her alanda kalkındı. Enerji altyapısını oluşturdu, sanayisi gelişti, ihracatı arttı. Enerji arzı artan iki ülkeden bir olduk. Bunu çok değerli işadamlarımızla başardık. Bizler sizlerin moral motivasyonunu artırmak için buradayız. Sorunlarınızın, sıkıntılarınızın neticesini burada almak istiyoruz. Milli ve yerli yenilenebilir enerjinin çok önemli olduğunu buradan iletmek istiyoruz. İnadına yatırım diyoruz" dedi.
TBMM Enerji Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş da, geçmişte enerji kayıpları nedeniyle sanayicilerin yaşadığı sorunlara dikkati çekerek, "Özellikle porselen ve seramikle uğraşanların bir anda elektrik kesildiğinde ne kadar zarara uğradıklarını çok iyi biliyorum. Türkiye'nin yüzde 1'lik yani 30-35 MW rüzgâr, güneş ve jeotermal gücü vardı. Şu an mevcut kapasitemizin yüzde 16'sını kullanabiliyoruz" diye konuştu.
“HES’lerin son 10 yılda elektrik üretimine katkısı yüzde 20 oldu”
2 gün boyunca çeşitli panellerin gerçekleştiği etkinlik kapsamında “Milli Enerji Kapsamında Hidroelektrik Santraller” isimli oturum Limak Enerji Genel Müdürü ve HESİAD Yönetim Kurulu üyesi Taner Ercömert’in moderatörlüğünde yapıldı. DSİ Genel Müdürlüğünden Daire Başkanı Lütfi Eyüpoğlu, EPDK’dan Grup Başkanı Deniz Daştan, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan Grup Başkanı Hilal Yücel, Limak Enerji Genel Müdürü Taner Ercömert, Andritz Hydro’dan satış müdürü Turgay Akgün ve GE Hydro’dan satış müdürü Arda Günler’in panelist olarak yer aldığı oturum, kongrede büyük ilgi topladı. Oturumda tüm panelistler halen hidroelektrik enerji kurulu gücünde Avrupa’da Rusya ve Norveç’ten sonra 3. sırada olduğumuzu ve 28 158 MW’la hidroelektrik santraların ülkemizin halen en büyük yerli & yenilenebilir enerji kaynağı olduğunu vurguladılar ve HES’lerin son 10 yılda elektrik üretimine katkısının yüzde 20’nin üzerinde olduğu gerçeğiyle ülkemiz elektrik üretimi için önemini belirttiler.
Taner Ercömert açılış konuşmasında, HES’lerin 2018 yılı üretiminin hali hazırda 50 milyar kWh'i, toplam yenilenebilir kaynaklı santralların elektrik üretimin ise 82 milyar kWh’i geçtiğini belirtti, yenilenebilir kaynaklı elektrik üretiminde bu yıl ilk defa 90 milyar kWh’in geçileceğini ve inşallah yıl sonunda 100 milyar kWh’ e yaklaşılacağını vurgulayarak ülke enerji ihtiyacının karşılanması için enerji üretiminde yerli & özellikle de yenilenebilir kaynak payının artırılması yönündeki dönüşüm sürecini esas alan Milli Enerji politikasını canı gönülden desteklediklerini de net olarak ifade etti.
Ercömert, elektrik kurulu gücünde sonraki hedefin 2020’de 100 bin MW’ın geçilmesi olduğunu belirterek “Ayrıca, 2023 yılına özel bir başka milli hedef olan 35 bin MW HES kurulu gücüne ulaşma hedefinin gerçekleşmesi için DSİ ve HES yapımında başarılı yerli şirketlerimizin öncülüğünde çalışmalarımızı sürdüreceğiz, ülkemizde HES yapımları devam edecektir” dedi. Oturumda yer alan diğer panelistlerde HES’lerde potansiyelin 50 bin MW’ın üzerinde olduğunu ve gelecekte 55 bin MW’a kadar çıkılabileceğini belirttiler.
Ercömert, konuşmasında son yıllardaki başarılı uygulamaların, HES’lerin, elektrik üretimine esas yapımını, DSİ ile su kullanım anlaşması imzalanarak özel sektör yatırımcılarının üstlenmesinin en başarılı yol olduğunu gösterdiğini ve bunun HES yapımında bir dönüm noktası olduğunu belirtti. 2002 yılında ülkemizin hidroelektrik kurulu gücü 12 bin 474 MW iken 2018’de 28 bin MW’ı geçerek ülkemizin kurulu güçte en büyük kaynağı konumuna geçtiğini belirten Ercömert, enerji ithalatına son 10 yıllık dönemde her yıl 27-70 milyar dolar arasında para ayrılan ülkemizde enerji ithalatı faturasının 2016’da 27.1 milyar dolar, 2017’de 37.1 milyar dolar olduğunu, 2018’de ise şimdiden 35 milyar dolara yaklaştığının altını çizerek hidroelektrik santrallar başta olmak üzere tüm yenilenebilir enerji kaynaklarımızın geliştirilmesinin türkiye’nin menfaatine olduğunu vurguladı.
Enerjide en önemli gündem “depolama”
Fuar sonrası yayınlanan EIF sonuç bildirgesinde ülkelerin gelişimine, özellikle gelişmekte olan ülkelerin son yıllarda gösterdiği yüksek ivmeye paralel olarak enerjinin öneminin hızlı arttığı, tüm sektörler arasında ön plana çıktığı belirtildi. Bildirgede, son 10 yılda Asya ile Avrupa arasında önemli bir HUB olan Türkiye’de de enerjinin ilk üç sektörden biri haline gelmesinin bunun en önemli göstergesi olduğunun altı çizildi.
Tüm gelişen ekonomilerde olduğu gibi Türkiye’de de yenilenebilir enerji kaynaklarının toplamdaki oranını hızla artırdığı, buna karşın fosil yakıtların önümüzdeki 10 yılda giderek önemsizleşeceği vurgulanan bildirgede, Türkiye’nin büyük ölçekteki kömür kaynaklarını bu zaman diliminde hızla değerlendirmesinin önemine işaret edildi.
Bildirgede YEKA ihalelerine yurtdışından gelen ilgi ile EIF 2018’e bu yıl önceki yıllara göre uluslararası boyutta daha fazla yabancı katılımcı olmasının Türkiye’nin enerji sektöründe uluslararası boyutta önemini hızla arttırdığını gösterdiği vurgulandı. Uluslararası işbirliğinin hem Türkiye hem dünya ölçeğinde geliştirilmesi için yapılacak çalışmaların yeni nesillerin temiz, aynı zamanda daha refah bir dünyada yaşanması için önemine işaret edilen bildirgede, bu kapsamda Energy Storage (depolama) konusunun hemen tüm katılımcıların ortak gündemi olduğuna dikkat çekildi.
Bildirgede, temiz enerji kaynaklarına gösterilen ilginin sevindirici olmasına karşın, depolama konusunda henüz dünyanın beklenen adımı atamadığı, dolayısıyla sektörün hemen tüm temsilcilerinin depolama konusunda daha fazla yoğunlaşması, Ar-Ge çalışmalarının artması, uluslararası yatırımların çoğalması gerektiğine işaret ettikleri belirtildi.