Cinsiyetler Açısından Yenilenebilir Enerjiye Bakış
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) tarafından bu yılın başında yayımlanan sektörde cinsiyet eşitliği raporuna göre, yenilenebilir enerji sektörü enerji sektörünün tamamında sağlanan yüzde 22’lik kadın istihdamına kıyasla, yüzde 32 kadın istihdam ediyor. Yine de, yenilenebilir enerji sektöründe bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında kadın çalışanların sayısı yönetici seviyesinde çalışanlara göre daha az.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’na göre, yenilenebilir enerjide 2017’de 10,3 milyon kişiye sağlanan istihdam 2050’de yaklaşık 29 milyona çıkacak. Süregelen enerji dönüşümü daha fazla pozisyon ve iş imkanı yaratırken, enerjinin üretimi ve dağıtımında da yeni bakış açıları oluşturacak.
IRENA’nın Yenilenebilir enerji sektörüne kadınların tam ve eşit olarak katılımının potansiyelini ve önündeki engelleri daha iyi anlamak için için IRENA Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD’nin Japonya Merkezi’ndeki başkanı Yumiko Murakami ile yaptığı röportaj şöyle:
Küresel bir enerji dönüşümü için kadınların aktif katılımı şart
IRENA (International Renewable Energy Agency – Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı), 2050’ye kadar yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğiyle ilgili 40 milyon iş olanağı çıkacağını öngörüyor ki bu rakam bugünkünden 4 kat daha fazla. Dünya nüfusunun yaklaşık olarak yarısını kadınlar oluşturuyor. Bu nedenle büyük yetenek, bilgi ve beceriye dayalı yeni enerji ekonomisine kadınların dahil edilmesi çok önemli. Dahası enerji yoksulluğu kadınlar üzerinde orantısız derecede olumsuz etki yaratıyor, yenilenebilir enerji politikalarının ve pratiklerinin toplumsal cinsiyet etkilerini düşünerek kadınları bu politikları şekillendirebilecek şekilde güçlendirmek en etkili yollardan biri.
2016 yılında IRENA dünyadaki yenilenebilir enerji şirketleri üzerine yaptığı bir araştırmada kadınların iş gücünün yüzde 35’ini oluşturduğu sonucuna ulaştı. Bu oran geleneksel enerji sektörüne katılımın üzerinde olurken, genel ekonomiye katılımın ise altında. Kadınlar genel olarak yenilenebilir enerji alanında STEM diye bilinen bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında hiç temsil edilmiyorlar. Yönetici düzeylerine çıkıldığında ise fark daha da büyüyor. Ernst&Young tarafından yayınlanan 2016 indeksine göre dünyanın en büyük enerji ile ilgili alanlardaki şirketlerin yönetim kurullarındaki kadın üye oranı yüzde 16. Bunun nedeni çeşitli, çok karmaşık ve içeriksel. Bir faktör kadınların ücretsiz bakım işlerinde orantısız zaman harcıyor oluşu ve bu durum onları eğitim ve gelir getirici faaliyetlere katılımdan alıkoyuyor. Esnek çalışma saatleri, eşdeğer işe eşit ücret ve çocuk bakımı desteği gibi işyeri koşullarının ve toplumsal cinsiyet dostu politikaların yokluğu da çok önemli.Enerji yoksulluğu kadınların iş gücüne katılımını sağlık sorunları yaratarak (petrol ürünlerinin yakılması sonucu iç mekanlarda oluşan hava kirliliği gibi vs.) ya da düşük eğitim sonucu (ders çalışırken aydınlık ortam bulamamak gibi) azaltıyor.
Bunun yanı sıra, erişim içeriğine bakıldığında kadınlar yalnızca enerjiden yararlananlar olarak değil; bu alanda değişimi sağlayan özneler olarak da görülmeli. Örneğin Endonezya’da kadınlar enerji konusunda hane halkı bazında genellikle karar verici durumundayken güneş enerjisi satışlarıyla “wonder women” olarak güçlendirildiler. Mali’de ise kadınların yenilenebilir enerji odaklı gelir getirici faaliyetlere erişimini sağlayarak onları sosyal girişimci olarak aktive etme konusunda faaliyetler var. Yenilenebilir enerji sektörüne kadınların tam ve eşit olarak katılımının potansiyelini ve önündeki engelleri daha iyi anlamak için için IRENA Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD’nin Japonya Merkezi’ndeki başkanı Yumiko Murakami ile görüştü. OECD Tokyo Merkezi’nin 2013’ten bu yana başkanı olan Murakami, bu konumdan önce 18 yıl boyunca Londra, New York ve Tokyo’da yatırım bankacılığı yaptı. Bunun yanında Murakami’nin Birleşmiş Milletler bünyesinde Kolombiya’daki barış sürecinde de çalışma deneyimi bulunuyor.
IRENA: Japonya ve Asya’da enerji sektörünün değişimini nasıl görüyorsunuz? Bunun kadınlar üzerinde hem enerji tüketicisi hem de sektör çalışanı olarak ne gibi etkileri olabilir?
Murakami: Japonya yakınlarda 2050 yılına dek uzun vadeli enerji politikasının güncelledi, yani bu çok yerinde bir soru. 2050 yılı enerji planına bakarak yenilenebilir enerji konusunda ivme kazanıldığı söylenebilir. Çünkü plan, Paris Antlaşması tarafından tanımlanmış özgül hedefler kadar sürdürülebilir kalkınma hedeflerine erişim için de çağrı yapıyor. Bu konuda Japonya tek değil. Birçok Asya ülkesi de yenilenebilir enerji konusunda harekete geçti. Bu çerçevede konunun kadınlara etkisi oldukça ilginç. Japonya toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda birçok ülkenin gerisinde. Özellikle enerji sektörü ekonominin geri kalanına kıyasla çok erkek egemen bir alan. Oysa giderek yaşlanan nüfus ve daralan işgücü nedeniyle ekonominin daha çok kadının istihdamda olmasına ihtiyacı artıyor ve kadınlar için manzara değişiyor. Aslında son yıllarda Japonya’da kadınların işgücüne katılım oranı düzenli bir şekilde artıyor. Şu anda bu oran ABD’den yüksek. Daha fazla kadın işgücüne katıldıkça birçoğunun yenilenebilir enerji sektöründe verimli kariyerler yakalama şansı da artıyor. Yeni gelişen bir alan olarak, enerji alanı, ileri görüşlü kişiler ve kadınlar için kültürel önyargıların olmadığı bir ortamda çalışmak için çekici bir sektör. Tüketiciler açısından bakıldığında kadınlar, temiz enerji seçeneğini yaygınlaştırmada kritik bir rol oynayabilir.
Japonya’da elektrik satışları yakında yeniden düzenlendi ve tüketicilere enerji kaynağı olarak çeşitli alternatifler sunuyor. Birçok durumda değişik enerji seçenekleri arasındaki nihai seçim kararı kadınların elinde. Kadınları seçimlerinin uzun vadeli etkileri konusunda bilgilendirmek ve eğitmek kritik bir önem taşıyor.
IRENA: Geçen yıl dünyanın en büyük 4 yenilenebilir enerji alanında kaynak sağlayan şirketinin üçü Japon’du. Bu bakımdan Japonya’nın yenilebilir enerji alanında daha fazla toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı etkilemek için kullanacağı yollar neler olabilir?
Murakami: Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) tarafından tanımlanmış birçok alanda yatırımcılar arasında giderek artan bir farkındalık var. Çevresel, sosyal ve yönetişimsel (ÇSY) temalı yatırımların küresel sermaye pazarının en itici güçleri olması çok cesaret verici. Japonya’daki şirketler, finansal kuruluşlar ve uygulayıcı firmalar da dahil olmak üzere, yatırımları garantilemek için SKH’lerini sağlama yönünde tüm beklentileri karşılayacak sorumlulukları olduğunun farkındalar. Çok açık ki toplumsal cinsiyet eşitliği gözetmek durumunda oldukları en önemli alanlardan biri. Japon kaynak sağlayıcılar için finans sağladıkları projelerde toplumsal cinsiyet eşitliği için açık standartlar ve ilkeler belirlemek çok istenilen bir şey. Çeşitlilik içeren çalışma ortamlarının verimliliği artırarak yeniliği teşvik ettiğinin ve sonuçta uzun vadede kredi sağlayan kuruluşlara yatırımlarına yüksek geri dönüş sağladığının da not edilmesi ayrıca önemli.
IRENA: Geleceğin enerji ekonomisi yenilenebilir-bazlı, irtibatlı ve dijital olacak ve bu STEM bakımından gelişmiş bir işgücü gerektirecek. Bütün çabalara rağmen bu alan erkek egemen olmayı sürdürüyor. STEM alanlarına kadınların dahil olmasının desteklenmesi için hükümetlerin izleyeceği yollar konusundaki görüşünüz nedir?
Murakami: Bu Japonya’da zorlu bir iş. Mühendislik alanında öğrenim gören kadınların oranı yüzde 15’ten az. Temel eğitime katılımda aralarında hiç fark olmamasına rağmen erkek öğrencilerin teknoloji ile ilgili alanları seçme eğilimi kız öğrencilere göre 10 kat daha fazla. Hükümetlerin üniversite veya çalışma hayatından çok daha önce toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırmasına başlaması gerekir. Bu, evde ve okulda kadın rol modellerinin tanıtılması gibi bilinçsiz toplumsal cinsiyet önyargılarını ortadan kaldırma çabalarının yanı sıra kız ve erkek çocukları STEM alanlarını düşünmeye teşvik eden eğitimleri içerir. Hükümetlerin bu konudaki rolü eğitimin çok ötesinde önemli olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Japonya’da iş hayatında kadınların liderliğini teşvik edecek bir yasa yürürlüğe kondu. Buna göre 300’den fazla çalışanı olan girişimcilerin, işgücünde toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek için amaç ve eylem planı geliştirmeleri gerekiyor. Yeni değiştirilen Şirket Yönetimi Yasası, belli şirketlerde en az bir kadın yönetim kurulu üyesini şart koşuyor. Bu tür önlemler toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlıyor.
IRENA: Finans ve uluslararası diploması gibi geleneksel olarak erkek egemen alanlarda çalıştınız ve uzmanlaştınız. Yüzleşmek ve üstesinden gelmek durumunda kaldığınız bazı engeller nelerdi?
Murakami: Kariyerimi büyük ölçüde Wall Street’te yaptım. Yatırım bankacılığı belki de en erkek egemen alanlardan biri olmasına karşın bana mentörlük eden ve beni destekleyen meslektaşlarım ve yöneticilerim olduğu için şanslıydım. Azınlık iseniz konfor alanınızı terk edip profesyonel gelişiminizde sizi destekleyebilecek kişileri tanımanız gerekir. Siz onları bulmadıkça onlar sizi bulamayabilir. Bu tamamen size bağlı. Diğer önemli nokta ise rekabet edeceğiniz avantajlarınızı anlamak, diğerlerinden farklılaşarak bir değer kattığınızdan emin olmak. Çünkü azınlıksınız belki de çalıştığınız ekip içindeki tek kadınsınız, masaya çok özgün bir şey koyabilirsiniz. Bu toplumsal cinsiyet kartını oynamakla aynı şey değil. Bu tamamen işe farklılık getirmekle ilgili.
IRENA: Deneyiminize dayalı olarak enerji sektöründe kariyerlerini geliştirmek isteyen diğer kadınlara ne gibi önerilerde bulunurdunuz?
Murakami: Daha önce belirttiğim gibi kadınlar azınlık oldukları ve erkeklerden farklı oldukları için sunacakları çok şey olduğunun farkına varmalılar. Enerji sektöründe verimliliği artırmanın tek yolu yenilik. Yenilik farklılık gerektirir. Zaman zaman kadınlar erkek meslektaşları tarafından kabul görmek için erkek gibi davranmaları gerektiğini düşünür. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Kadınlar kendileri gibi olmak konusunda özgür hissetmeli. Düşünce süreçleri, fikirleri ve duyguları erkeklerden farklı. Bu da işyerlerinin tam ihtiyacı olan şey: ‘Geniş bir yelpazeye yayılan görüşler’.